Modernite, kilisenin mistik okullarında birkaç papazın teorilerini halka kesin hakikat olarak dayattığı skolâstik (okullaşmış) bilgiyle zıtlaşırken, eski doğruları reddedip yeni doğrular dizayn edecek seküler okullar kurgulayıp aynı kök kültürden beslenerek zıddının aynısı bir model geliştirdi.
Son müneccim olan ilk bilim adamı denilen kişiler deney gözlem hipotez teorem komedileri ile “Yeni Bir Dünya” kurgulamak adına ürettikleri saçma sapan teoremleri basit sığ ispatlar ile fahiş’ül galat iddialarını kesin doğru diye insanlığa sundular. Galat-ı meşhur olan bu son müneccimlerin tezlerini bilimsel dogma olarak sorgusuz sualsiz kabul ettirmek için körpe dimağları okullara doldurup beyinlerine kazdılar. Herkesin doğru bildiği yanlışlardan müteşekkil bu dogmaları sorgulayanları ise modernizmin papazları, keşişleri tarafından aforoz edip aşağılayarak itibar suikastları ile yok ettiler.
Makro ölçekte Güneş merkezli evren modelinden mikro ölçekte de çekirdek merkezli atom modeline kadar saçma sapan teorimlerini mutlak doğru olarak insanlığa dayattılar. Bu gün dahi hiçbir teleskop ile hiçbir kimsenin görme şansı olmayan kozmik evren ile ilgili bu son müneccim ilk bilim adamlarının tezleri mutlak hakikat gibi herkes tarafından kabul edilmektedir. Yine aynı şekilde bu gün dahi hiçbir mikroskop ile hiçbir kimsenin görmediği gözlemlemediği atom dedikleri madde zerreciğini sanırsın avuçlarının içine almışlar etrafında protonlar elektronlar dans ediyor gibi resimler ile görseller ile körpe dimağlara kazmışlar. Halbuki tüm bunlar birilerinin teoremi, yani iddiası, yanı kurgusu.
Kilisenin mistik okullarında öğretilen yerdikleri yer merkezli evren tasavvurunu Güneş merkezli evren teoremine dönüştürüp mistik skolastizmden, seküler skolastizme geçtiler. Yeni Bir Dünya kurgusu ile ortaya çıkan bu müneccimler tüm teoremleri ile Yeni Bir İnsan üretme amacı ile dünyada doğallığı, orijinaliteyi yok etmeyi hedeflediler. Gümüşhane Üniversitesi Bilim Tarihi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Seda ÖZSOY SOMUNCUOĞLU Hanım’ın “GÜNEŞ MERKEZLİ EVREN ANLAYIŞI: KOPERNİK, KEPLER VE GALİLEİ NEYİ DEĞİŞTİRDİ” makalesinde belirttiği gibi;
“Doğa karşısında Rönesans, Reform ve Aydınlanma süreçleri sonucunda oluşan bu yeni tavır, insanın doğa, evren ve insan algısını da değiştirmiş ve hatta bu algıyı ciddi anlamda sarsmıştır. Çünkü geleneksel olarak teolojik ve metafizik düşünce motiflerinden oluşan bir yapı içerisinde kendisini, tanrının en şerefli yaratığı kabul eden insan, üzerinde yaşadığı Dünya'yı da evrenin merkezine koymayı ihmal etmemiştir. Bilimsel Devrim'in tamamlanmasıyla birlikte artık Dünya herhangi bir gök nesnesi, insan da herhangi bir varlık konumuna düşmüştür. Bu yeni Dünya'nın yeniden tanımlanması ve her bir ögenin buradaki konumunun yeniden belirlenmesi gerekmiştir.”
Bu gün her ne kadar modern akıl tarafından toplumdan kaçırılsa okullara sokulmasa hatta komplo teorileri diye aleladeleştirilmek istense de dünya da milyarlarca insan artık dünyanın yuvarlak olduğuna inanmıyor. 4 Nisan 2018 tarihli hürriyette çıkan bir habere göre “İngiltere merkezli araştırma şirketi YouGov’un, ABD’de yaptığı bir araştırmada, 18-24 yaş arasındaki gençlerin sadece yüzde 66’sının Dünya’nın yuvarlak olduğuna inandığını göstermektedir.
Bu Konuda Bursa Teknik Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi hocalarından Kalite kontrol ve polimer karakterizasyonu, Polimer malzemeler, Nano lif ve kontrollü ilaç salımı ve Teolojik Astronomi alanlarında çalışma yapan Profesör Dr. Kenan YILDIRIM hocamızda kuran merkezli bir bakışla modern paradigmanın dayattığı modern skolâstik iddialara bir ilim adamı olarak Müslüman dünyadan çıkan en iddialı ses olacak şekilde bir kitap yayınladı. 2. Baskısı yapılan ve önsüzünü benim yazdığım Nobel Yayınlarından çıkan “YERYÜZÜ GERÇEKTEN KÜRE VE UZAYDAMI” adlı kitabı İslam dünyasında akademyadan çıkan ve modern paradigmaya karşı sorguyu içeren alanında ilk kitap olarak dikkat çekmektedir.
Aya ayak basıp telsizle dünya ile konuşanlar bu gün gençler tarafından tiye alınıyor. Onlarca analitik sorgu ile hadi gel bir ay seferi daha düzenle çağrıları ile NASA’yla dalga geçiliyor. Merkür’e koloni kuruyoruz havası ile hala insanları ezikleyerek kendilerini tanrı, kara cübbeli adamlarının kara ciltli kitapta böyle yazıyor dedirtiklerine sorgusuz sualsiz emme basma tulumba gibi kafa sallattırarak insanları köle etmeye çalışanlar pandemi sürecinde küçücük bir mikroba bile şapka çıkardılar. Modernizm Dininin Papalığının seküler skolâstik düşüncelerine artık iman sarsıldı.
Her uğrayana aynı duayı yazan üfürükçülerin muskası ile her hastasına aynı ilacı yazan doktorların reçetesi toplumsal itibar açısından birbirinden farksız. Üfürükçülerin muskaları firmalarının pazarlamacısına çevrilen doktorların reçetesinden daha masum. Mikrobiyolojik etkisi ile genlerimize kadar sızan ilaçlar bedenimize kalıcı hasarlar vererek bağışıklık sistemimizi çökertirken muskalar ise geçici psiko-sosyal etkileri ile moralimizi çökertiyor.
Uydurma hadis hikâyeleri ile Müslümanların bilgi doğrulama normu epistemolojik kaynağı üzerinde tepinenler modernizmin uydurma bilimsel tezleri, sahte deneyleri, batıl teoremlerini ne zaman sorgulayacaklar.
Hz Muhammed’den bin yıl önce yaşamış ve nerde kim tarafından nasıl kayıt altına alındığı bilinmeyen ve özgün metinleri kimseye gösterilmeden birilerinin ona güzellemeleri üzerinden üniversiteden liseye tüm okullarda öğretilen, platonun devlet felsefesi diye sınavlar yapılıp sorular sorulan geyik türü diyalogunu kimse sorgulamazken, kimseye sorgulatmazlarken dedikodusuna değin kayıt altına alınan Müslümanların müktesebatını sırf Immanuel Kant’ın diyalektiğine uymuyor, sırf Francis Bacon'un “Novum Organum” epistemolojisi ile örtüşmüyor diye usulsüz, ilkesiz, normsuz reddedip, edepsiz bir dille çöpe atmaya kalkışanlar…
Zavallı bir kabak ziraatı yapan köylünün elindeki kabakları tüketmek için bu insanlar peygamber ne derse o doğrudur diye inanır gerekçesi ile “el kabağu taamul cennet” uydurma hadisi üzerinden mangalda kül bırakmayanlar…
Yıllarca beynimizi yiyip genlerimizi bozan margarin firmalarına müşteri devşirmek için bilimsel olarak ispatlanmıştır ki; “et tereyağı taamül cehennem” hadisi uydurdular. Bilimsel olarak ispatlanmıştır tereyağı kolesterolü yükseltir sakın yemeyin diye ekran ekran dolaşan modernizmin ravileri bu gün kalkmış pardon tereyağı yiyebilirsiniz diyorlar. İneklerimizi katleden köylerimizi boşaltan hayvancılık sektörümüzü çökerten bu kizb nedeniyle cerh edilen modern râvîlerin fısk tezleri, teoremleri, ispatları, deneyleri gözlemlerini Hadis Usulü açısından cerh ve tadile tabi tutar mısınız? Görelim uydurma hadisler mi yoksa her biri bir diğeri ile çelişen bilgi kaosu oluşturan uydurma tezler mi insanlığa zulüm kusuyor.
Modernizm sahte bir cennet kurgulayıp geleneksel olanı günah keçisi ilan ederek bu günlere geldi. Modernizasyon süreci tamamlanmıştır. Modern Bir gizem olmaktan çıkmıştır. Global ölçekte insanlık tüm kavram bütün kurumları ile onu sorgulamaktadır.
Deney, gözlem, hipotez, teorem ile oluşmuş modern doğruların dikeyine yatay, yatayına dikey deme pahasına olsa da kütüphaneler dolusu bilgi kirliliğini çöpe atarak sil baştan yeniden Asli ve Fer’i delillerimizi epistemolojimiz kabullenip sarf ve nahiv ciddiyetinde kelimelerimizin özgün anlamlarını geri getirip, kavramlarımızı yerli yerine oturtarak…
… kendi doğrulama normlarımızla fıkıh hassasiyeti ile eylemselleştirilecek, eylemlerimizi düzenleyecek, nitelikli eylemler yani Salih Amel ortaya koyacak insanın insanla, insanın çevreyle çatışmasına son verecek salim bir akılla…
…bilgiyi yeniden örgütlemek zorundayız.
Bilgi güç değildir. Örgütlü bilgi güçtür.